16 Temmuz 2009 Perşembe

TUİK

TUİK'İN YAŞAMSAL MUMNUNİYET ARAŞTIRMASI; NÜFÜS'UN %86 MUTLU…!!!

 

Geçmişte çarşıdaki dükkanların önünde oturuyorduk,turizm her geçen gün geriliyor,buda esnafların işlerine menfi etki yapıyor,mayıs ayı gelmiş esnaf boyna tavla oynuyor,bir müşteri dükkanlardan içeriye girmiyordu.mevzu hergün olduğu gibi kötü giden işlerdi.

Akşam eve geldim,net'e girince,bir haber ;

Devlet İstatistik Enstitüsü' nün (DİE)

Yaşam Memnuniyeti araştırmasının sonuçları(şubat ayı içinde,sene 2005) Buna göre halkımızın yüzde 60'ının mutlu, yüzde 10'nunun çok mutlu, yüzde 30'nunun orta derecede mutlu olduğu ortaya çıkmıştı. Mutsuz olanların oranı ise sadece yüzde 10'du. Oysa halkımızın yüzde 35'i yoksuldu. Bu nedenle, basın-yayın bu araştırma sonucunu şaşkınlıkla karşılamıştı.

 

İşte ne olduysa –bence- bundan sonra oldu

Vay, sen yoksulluğuna rağmen mutlu olan? Al sana huzursuzluk, al sana kargaşa, al sana umutsuz bir dolu olay… Kapkaç-hırsızlık mı istersin, gıda terörü mü-sahte ürünler mi istersin, bayrak sorunu mu, Ermeni sorunu mu, Apo'nun yeniden yargılanması sorunu mu, birbirlerini her an boğazlamaya hazır toplumsal histeri mi istersin?.. Seç, seç; beğen, beğen al!

Gerçekten çok merak ediyorum; bu kadar kolay kışkırtılabilen, huzuru bu kadar kolay bozulabilen, dengesi böylesine bıçak sırtında olan başka bir toplum var mıdır? Hiç sanmıyorum

Peki, herşey iyiye doğru giderken, nasıl oluyor da birdenbire bu denli yoğunluklu onca siyasal ve sosyal kargaşanın içinde kendimizi buluveriyoruz?

ABD Başkanı John.F. Kennedy tarafından 1961 yılında 'Barış Gönüllüleri' adı altında bir program yürürlüğe konmuştu. Özel olarak seçilen gönüllüler gittikleri ülkelerin insanlarına Amerikalıları tanıtmak, Amerikalıların da bu ülke insanlarını tanımaları için çalışacaklardı. Nitekim, bu program daha da geliştirilerek 'Peac Corp USA' adlı Soğuk Savaş Örgütü adına onbinden fazla genç kız ve erkekten oluşan 'barış gönüllüleri' 1965 yılında ortaokul ve liselerde İngilizce ders vermek üzere ülkemize gelerek Anadolu'nun içlerine dağıldı. Geleneksel konukseverliğimizden ve iyiniyetimizden fazlasıyla nasiplenen bu gençler evlerimize kabul edildi, sofralarımıza aynen bir aile bireyi gibi oturtuldu. Böylece bir iki yıl içinde bizi bizden daha iyi tanır hale geldiler ve her biri görev alanlarının toplumsal haritasını çıkartarak siyasal, kültürel, etnik yapımızın; alışkanlıklarımızın, tutum ve davranışlarımızın, inançlarımızın, değerlerimizin ince, kırılgan, duyarlı yanlarını, bölgelere göre elde ettikleri benzer hassas bilgileri birer rapor haline getirdiler. Sonrasında kanlı Kahraman Maraş, Sivas, Çorum, Malatya olayları patlak verdi. Emperyalizme karşı duran, halkı uyarmaya çalışan gençler, aydınlar katledildi, yaralandı, içeri tıkıldı, işkencelerden geçirildi... Bu kanlı olaylara tanık olanların çoğu bugün yaşıyor. Örneğin 1975 Malatya olaylarının nasıl tezgahlandığını, Malatya'da neler yaşandığını; dönem siyasetçilerinin, gazetecilerinin olayları nasıl değerlendirdiklerini, kimlerin ne aymazlıklar içinde olduğunu ayrıntılarıyla gençlerimize ve yetiskin olup haberi olmayanlara anlatmalıyız. Kahraman Maraş, Sivas, Çorum dosyalarının kapağını yeniden açmalıyız. Dün; soğuk savaş oyununa gelerek şuursuzca kardeş kanı döken kimlerse bugün ortaya çıkıp özeleştiride bulunmalı… Yakın tarihte, milliyetçilik adına yapılanlar hala belleklerde iken bunları kimse olmadı sayamaz. Aynı can alıcı hatalara doğru hızla kayıyoruz.Trabzon'daki son olaylar nedeniyle anladım ki 'Barış Gönüllüleri' nin 40 yıl önceki raporları gerektikçe raflardan indirilerek tozları alınmakta! Bu tipleri ülkemize kim davet etti, kim başıboş bıraktı, ülkemizden ayrılırlarken çantalarında neler vardı, siyasi ve toplumsal yaşamımızı nasıl etkilediler, onları gönderenlerin çıkarları ve hedefleri neydi?.. Belki, birgün bir araştırmacı gazeteci çıkar, kafamızdaki tüm bu sorulara bir yanıt bulur. Neyse denilecek bir konu değil; ama, biz yine de neyse diyerek konumuza dönelim.

Bakın, kimi seyirlikler sunan Kürt kökenli türkücülerimiz hemen hemen her kanalda var. Sanki, bunun karşıtıymış gibi Laz kökenli türkücülerimize de kendi seyirliklerinde sunuculuk yaptırılıyor(Şimdilerde Karadenizlilerin köküne kıran girdi gibi yok oldular,yani ulkeyi ele geçirdiler,hiç bu değişikliğin de farkında değimlisiniz?) Dikkat ettiniz mi bilmiyorum; gerek sunucuların, gerekse katılımcıların kendi yörelerinin şiveleriyle konuşmaları, kendi yörelerinin türkülerine öncelik vermeleri bu seyirliklerin tek ortak yanı. Baksanıza son yıllarda halk müziği olarak ya Güneydoğu türküleri dinler olmuşduk simdilerde ekran karşısına çıkanlardan ekseriyeti Kürt, onların dışında kimse hangi kökenden geldiğini çığırtma gereği duymuyor. Yılmaz Erdoğan'ın nereli ve hangi kökenden olduğunu biliriz de Demet Akbağ'ınkini bilmeyiz. Nedense Demet Akbağ'ın kendisi de bu yanını öne çıkarma gereği duymaz.Kürt kökenli olanların dışında ne şivesini bozan var, ne de nereli olduklarının altını çizen. Kürt daha Kürt olduğunu, Laz daha Laz olduğunu gözümüze sokmaya çalışıyor,daha dogrusu çoğunu öyle yönlendiriyorlar.Şehirlerde hala hemşerilik koşturuluyor. Mahalleler oluşturuluyor. Gel de feodalizmin kalıntıları deme bunlara?

Farkındamısız bilmem,her kanalda şiveli konuşan oyuncuların aşiret,töreleri işleyen dizilerin biri bitmeden biri başlıyor.

Bu arada muhalefet döndü, dolaştı milliyetçi-muhafazakar bir yörüngeye takıldı kaldı. Özelleştirme, yabancılara toprak ve mülk satışı, AB, Kıbrıs gibi siyasi yaklaşımlarından dolayı hükümete olan güven 'vatana ihanet' dozunda sarsılmaya çalışılıyor. Hırsızlık, kapkaç, sağlıksız gıdalar, eski vurgun düzeninin aynen sürmekte olduğu, ulusal değerlerimizin yabancılara peşkeş çekildiği, batı altımızı oyarken baştakilerin uyuduğu gibi olumsuz kanaatlar oluşturulmaya çalışılıyor.Bu kanaatı oluşturarak yaymak için iktidarın kararları,icraatleri bunu doğrular nitelikte olmasına da dikkat ediliyor.Böylece halkın o üç kuruşluk mutluluğu burnundan getirilerek; güvensizliğin, karamsarlığın ve umutsuzluğun yaygınlaştırılması amaçlanıyor?

Yani diyeceğim, başımıza gelen onca musibetin kabahatlisi DİE'dir; halkımızın, yoksulluğunu umursamadan mutlu olduğunu dosta, düşmana ilan ederse olacağı budur.

Devlet yönetimi büyük sorumluluk gerektirdigi gibi,bu görevi ifa edenlerin buna mezun bilgi ve suura sahip olması yönetiminde bulunduğu ülke için hayati öneme sahip bir husustur.

Ezcümle,Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmanın alemi var mıydı Devket.İK?

 

Bu yazıyı arşivimden çıkarttımi

Neden biliyormusunuz?

Ne tesadüf,16 Nisan 2009 Cumartesi gün Yeniçağ Gazetesinde BİR HABER;

HEPİMİZ MUTLUYUZ!!!

TUİK'E göre halkın yüzde 86'sı HALİNDEN MEMNUM.

Haberde iki adet başlık var.biri;

"Enekliler Halinden Memnun"

Öteki;

Bu Mutluluğun Kaynağı Para"

Allahtan korkun Yahu.

Bugün milletin %86'sının mutlu olduğunu DEVLET! İstatiktik Kurumu AÇIKLIYOR!!!

Tam zamanı değilmi!

Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz bakalım.

Ben 2 arkadaşıma tel.ettim,bu soruyu onlara sordum,buraya yazayım diye,

Ne diyorsunuz dedim;

Biri eyvah,başımıza ne çorap ögrecekler demişti,

Kürt açılımımı istersin,Ermeni açılımımı? Konu 1 aydır ne?

"Kürt sorununda  Çok iyi şeyler olacak" lafı ne zaman söylenmeye başladı?!...

Emeklilere %200 zam,hani emekliler halinden memnındu….vs

Masallah adamlar Tam toplum mühendisi mübarek.

 

Ben fazla yorum yapmamaya çalışıyorum,

Yorumu başka yazıda yapacağım,çok boyutlu.

Arzettim

Riyaz GÜDER

 

Hiç yorum yok: